top of page

Eşlerin Arasına Giren Kişisel Gelişim mi?

Güncelleme tarihi: 24 Kas


Her çift, evlilik yolculuğuna çıkarken, ihtişamlı hayaller kurdukları fakat aslında ne olduğunu tam olarak bilemedikleri bir yere bilet almışçasına kaygılıdır. Bazı çiftlerin yolculuk sürecine, yol arkadaşını zannettiği kadar iyi tanımamanın getirdiği hayal kırıklığı eklenebilir.  Bununla birlikte ilişki, iki kişinin aynı hedefe yürüdüğü büyük bir yolculuğa da dönüşebilir. En iyi senaryoda bile herkesin adımlarının uzunluğu, nefesi, yürüyüş becerisi, dayanıklılığı aynı değildir.


Yaşam içinde önlenemez bir şekilde dönüşürüz. Kişisel gelişim manevi, spirituel, kültürel, akademik.... hayatın hangi alanında olursa olsun kendini gündelik bir merakla dahi olsa gösterir. Kimi insan hızlı açılır; kitaplara, seminere, içsel dönüşüme merak salar. Diğeri belki daha temkinlidir. Kimi kendini manevi bir yola adamak ister, diğeri bu ihtiyaçta değildir. Hatta bazen yerinde durmak ister, alıştığı alandan çıkmak güvenli gelmez ve gelişime direnir. İlişkinin bu aşamasında çiftlerden biri değişirken, diğeri sabit kaldığında ilişki dengesi sarsılabilir.


Bugün birçok çiftte gördüğüm huzursuzluğun kökünde tam olarak bu var. Çoğu zaman çiftler kötü niyetli değil. Kimse diğerinin gerisinde kalmaya ya da uzaklaşmaya çalışmıyor. Biri daha çalışkan, diğeri daha meraksız ve tembel değil. Bununla birlikte bazen görmekte zorlandıkları şey, içsel gelişim hızlarının birbirinden farklı ilerlediğidir. Ve bu fark, zamanla görünmez bir mesafeye dönüşebilir.


“Sen eskiden böyle değildin.”

Bu süreci yaşayan çiftlerin favori cümlesi budur desek yeridir. Aslında bu cümlenin altında karşı tarafın değişimini an be an görse de buna bir anlam verememek olabilir. Eşin değişimine ayak uyduramamanın getirdiği kaygı, diğer eşte bu değişimi yönetememeye neden olabilir.


İnsan büyürken, ilişkiye getirdiği duygu, beklenti, değer algısı da büyür. Eğer eşlerden biri aynı hızda gelişmiyorsa, sohbet konuları zamanla uyuşmamaya, hedefler farklılaşmaya başlayabilir. Biri sürekli okuyor, öğreniyor, terapilere gidiyorken, diğeri “Biz iyiyiz işte, ne gerek var?” diyerek ezbere savunma mekanizmalarıyla konuşmaya devam ediyor olabilir. Bu sahne, doğru yönetilemezse çiftin arasındaki bağın zayıflamasına dönüşen bir kriz tetiklenebilir.


Çünkü sahnenin sonunda, anlaşılamamak, iletişim kuramamak, taraflardan birinin kendini yalnız ve anlaşılmamış hissetmeye başlaması söz konusu olabilir; evlilik doyumu* ve iletişimi birinci derecede etkileyecektir.


Peki bu bir ayrılık işareti midir?


Elbette değildir. Çiftlerin tüm farklılıkları gibi farklı gelişim hızlarına ve tercihlerine sahip olmaları, ilişkiyi bitiren bir kader değildir. Bazı çiftler, bu farkı fark ettiği anda birlikte yol almayı yeniden öğrenir.


Asıl sorunun, eşinizin gelişim hızında olmadığını fark etmek, çözüm için bir başlangıç olabilir mi? Belki de sorun, gelişimi ilişkiye yansıtma biçimimizdedir. Biri değişirken diğerini suçluyorsa, uzaklaşma başlayabilir. Biri ilerlerken diğerini küçümsüyorsa, bağ muhakkak zedelenir. Biri kendini “aydınlanmış”, diğerini “geride kalmış” görüyorsa, ilişkide güç ve rekabet gibi iki savaş baltası saklandığı yerden çıkabilir.


“Ben seni davet ediyorum. Zorlamıyorum.”

Bu cümle, çiftler arasında çözüme hizmet eden önemli bir cümledir. Ama önce bunu, dönüşüm yoluna giren eşin kendine söyleyebiliyor olması gerekir. Değişimin kendi seçimi olduğu ve partnerin seçim ve hızına da saygı duyması gerektiğini anlayacak kadar kişisel gelişmiş olması belki de kişinin gelişiminin gerçek nişânesidir.


Davet etmek ve zorlamamak önemlidir, çünkü karşı taraf şunu duyar, “Ben değişiyorum ama seni geride bırakmak istemiyorum.”

Modern kişisel gelişim sektörü bize çok şey kattığı gibi çok şeyi de götürmeye gebe. Aslına bakarsanız hiç kimse gelişimi çevresiyle iletişimi bozulsun diye istemez. Ama gelişim adına takındığımız tavır bizi o güne kadar emek verdiğimiz her süreci beğenmemeye itiyorsa, dönüp beslendiğimiz kaynaklara bir daha bakmak ve niyetimizi tazelemek gerekebilir. Gelişim yolculuğumuzu düzenlerken, çevremiz ile bir denge hukuku yakalamak, ferasetli bir seçimdir. Birlikte yükselince ancak iyiliğin kalıcılığı sürdürülebilir.

Peki iki farklı hızda nasıl aynı yolda yürünür?


Partnerinizin hızını kabul etmek, “kaderimiz böyleymiş” demek anlamına gelmez. Sadece eşimizin ve şartların gerçekliğine saygı duymamızı gerektirir.


Bir şeyler öğrenir öğrenmez hemen eşlerimize anlatmak, uygulamak heyecanı içinde olabiliriz. Dahası onların da bunu en az bizim kadar heyecanla benimseyeceği beklentisi içinde olabiliriz. Gözetmemiz gereken nokta, eşimizle dahi beklenti ve ihtiyaçlarımızın temelde farklı olabileceğidir. Çoğu eş, bir diğerinden ders dinlemek istemez. Eşiniz öğrenciniz yahut sizin tarafınızdan kurtarılmayı bekleyen biri değil, hayat arkadaşınızdır.


Bununla birlikte sabırla ilerleyenler için “birlikte büyüme alanları" oluşturulabilir. Beraber okunan kitaplar, ayda bir ilişkiniz hakkında konuştuğunuz sohbetler, belirlenmiş konularda (duygularınız ya da çocuklarınızın gelişimi, ilişkiniz üzerine) yapacağınız 10’ar dakikalık günlük sohbetler; ihtiyacınıza göre küçük ama istikrarlı alışkanlıklar geliştirilebilir.


Değişimi kibirsizce yapmak önemlidir


“Ben böyle gelişiyorum, sen de yap” değil…“Bana iyi geliyor, istersen sana da anlatırım” deyip bir adım geri çekilmek iyi bir seçenektir. Elbette eşinizin de seçenekleri olduğunu ve “hayır” cevabına açık olduğunuzu da baştan kabul etmeniz gerekir.


Sabır, her ilişkiyi lezzetlendirir, hele ki Allah rızası için aile birliğini koruma niyetiyle oluyorsa, mükafatını yalnız Allah bilir. Sabrın tükendiği noktalarda farklı hızlara rağmen temel saygı bozuluyorsa, bunu açıkça konuşmak, çok tıkandığımız yerde gecikmeden bir uzmana danışmak gerekebilir.


Aynı hızda olmanız gerekmiyor. Aynı yönü korumanız yeterli


Bir ilişkide her zaman iki kişinin aynı anda, aynı duyguda, aynı gelişim seviyesinde olması gerçekçi bir beklenti değildir. Ama yönler birse, hızınız da zamanla birbirine yaklaşabilir. Bunun en büyük destekleyicisi tatlı dil, yumuşak muamele ve saygıyı yitirmemektir.


Evliliği iyi giden çiftlerden öğrendiğim en önemli şey, birbirlerini çok sevmeleri, çok uyumlu ve ortak noktalara sahip olmaları değildi. Tüm bu çiftler bir arada yaşamayı seçmişlerdi. Bu seçim, basitçe birlikte yaşamak için bir anlam bulmayı gerektirir.


Hayat yolunda biri hızını almışken, eşlerin bazen birbirini beklemesi de gerekebilir fakat bana sorarsanız en önemli nokta, çiftlerin birbirine merhametle el uzatabilmesidir.


İnsanı insan, aileyi aile yapan şey sizce de bu olabilir mi? Ne dersiniz… (16/11/2025)

 

Deniz Fatımanur Saraç





  • Evlilik doyumu nedir? Evlilik doyumu çiftlerin evlilik birlikleri içerisinde duyuşsal, bilişsel, bedensel, sosyal alanlarda ihtiyaç duydukları gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik algılarıdır.

 

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

"Deniz Saraç Eğitim & Danışmanlık"

Tüm Hakları Mahfuzdur. © 2017-2026

Yasal Uyarı:

www.denizsaraced.com sitesinin içeriği 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabi olurlar. İlgili yasal işlem başlatma hakkına sahiptir. Bu İnternet Sitesinin her hangi bir sayfasına girilmesi halinde bu şartlar kabul edilmiş sayılır. 

© Copyright
bottom of page